Herhangi bir dağdaki bitki ve hayvanlar yükseltiyle birlikte değişir; çünkü çevre koşulları da yükseltiyle birlikte değişir ve yalnızca belli bir alan yada kuşağın koşullarına uyan türler orada varlıklarını sürdürebilirler. Belli bir kuşakta yaşayan bitki ve hayvan çeşitlerini ısı, güneş ışığı, nemlilik, yağış, rüzgar, kaya yada toprak türleri gibi etmenler belirler. Birçok dağın yamaçlarında, birbirinden ayrı yaşam kuşaklarına rastlanabilir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ KUŞAKLARI
Çoğunlukla yükselti arttıkça iklim de soğuklaştığından, yaşam kuşaklarını sınırlayan en önemli çevre etmenlerinden biri ısıdır. Çok yüksek dağların tepeleri sürekli bir kış içindedir; kayalardan oluşan yüzeyleri, her zaman kar ve buzla kaplıdır.
Dorukların aşağısında, ısısı biraz daha yüksek olan bir kuşakta ise, yılın bir bölümünde karlar erir ve kısa bir bitki büyüme mevsimi görülür. Bu kuşağa tundra adı verilir. Kuzey Avrasya ile Kuzey Amerika’nın tundralarına benzer; ama dağlarda olduğu için, dağ tundrası adıyla bilinir. Tundra kuşağının en üst bölümünde ya hiç bitki yoktur yada, çıplak kaya yüzeylerinde büyüyen likenler vardır ancak. Alt bölümünde karayosunları, çimler. Öteki otlar ile çalılar yetişir; ağaç ise görülmez.
Likenler, ortakyaşar mantarlar ile su yosunlarının oluşturduğu karmaşık bitkilerdir. Daha büyük olan bitki mantardır; bunun içinde tek hücreli suyosunları yaşar. Likenler aşırı sıcak ve soğuğa olduğu gibi, uzun süreli kuraklığa da dayanıklıdırlar. Bu yüzden, yüksek dağların her türlü etkiye açık kayaları üstündeki yaşama uygun bitkilerdir. Gündüzleri güneş ışığı, kaya ısılarını öteki bitkilerin çoğunu öldürebilecek bir dereceye çıkartırken, geceleri sıcaklık, donma noktasının altına düşebilir. Ayrıca, yağmur dönemleri arasında kayalar çoğunlukla kurudur. Böyle bir aşırılıklar bileşimine, likenler dışındaki bitkilerin çok azı dayanabilir.
Güç koşullara alışkın yapılarından ötürü, likenler öncü bitkilerdir. Yeni alanlara ilk olarak onlar yerleşir. Bu durum yalnızca yüksek dağlar için değil, daha alçak yerler için de geçerlidir. Likenler, kaya ile tepkimeye girip kayadan parçalar kopmasına yol açan kimyasal maddeler üretirler. Kopan bu parçalar rüzgar ve suyun da etkisiyle, çok küçük parçalara bölünür. Bu küçücük parçacıklara ölü likenlerin çürümekte olan gövdelerinin eklenmesiyle, üzerinde kara-yosunu, ot ve öteki küçük bitkilerin yetişebileceği son derece ince bir toprak tabakası ortaya çıkar. Bu yetişen bitkilerin ölümü ise, üzerinde daha büyük bitkilerin de yetişebileceği daha çok toprak yaratılması demektir. Günümüzde birçok buzul erir ve en alt sınırları dağ yamaçları boyunca yavaş yavaş daha yukarı çekilirken, onları yukarı doğru izleyen ilk bitkiler likenlerdir.
Yamaçlarda, ormanın başladığı sınırda bodur ağaçlar, orman sınırının altında ise normal boyda ağaçlar yetişir. Orman sınırına yakın ağaçlar, genellikle kozalaklılardır; türleri yükseltiye, yamacın dış etkilere açık olmasına ve coğrafi konuma göre değişir.
Kozalaklı ağaçların çoğu yapraklarını dökmez; yaprakları da, mevsimden mevsime yapraklarını döken ağaçlarınki gibi yassı değil, iğne biçimindedir. İğne yapraklar daha ince oldukları için, havaya açık yüzeyleri daha azdır. Kozalaklıların yapraklarının bu niteliği, bu yükseltilerde doludizgin esen rüzgarların kurutucu etkisini artırdığı soğuk kış havasında, terleme ile kaybedilebilecek su miktarını azaltır. Kozalaklıların yalnızca birkaç türü bütün yapraklarını dökerek kışa uyar. Karaçam ve kel servi, mevsimden mevsime yapraklarını döken kozalaklılardır.
Kozalaklı ağaçlar kuşağının altında, iklim daha ılıktır ve bitki örtüsü coğrafi koşullara ve iklim koşullarına göre değişir. Mevsimden mevsime yapraklarını döken ağaçların, çöl yada otlakların görülebildiği bu kuşakta da, birbirinden farklı çeşitli bölgeler ayırt edilebilir. Çölde, 250 mm’den az olan yıllık yağış miktarı, mevsimden mevsime yapraklarını döken ağaçların oluşturduğu ormanda 150 cm’ye kadar çıkabilir. Her iki bölgede de kesin mevsim değişiklikleri vardır.
Bir dağdaki bitki örtüsü kuşakları çoğunlukla tam vatay değildir, belirli bir eğimleri vardır. Güneşe dönük yamaç (Kuzey yarıkürede güneye bakan yamaç, Güney yarıkürede ise kuzeye bakan yamaç), öteki yamaçtan daha çok güneş alır. Güneşli yamaçta belli bir yükseltide, gölgeli yamaçtakinden daha yüksek sıcaklıklara rastlanabilir. Bu yüzden, Kuzey yarıküredeki dağların bitki örtüsü şeritleri, güneye bakan yamaçta daha yüksek bir noktadan, kuzeye bakan yamaçta daha alçak bir noktaya doğru uzanma eğilimi gösterirler. Güney yarıküre dağlarında ise, bu eğim ters yöndedir.
Kuşakların düzeni, egemen rüzgarların yönüne ve kuru yada nem yüklü olmalarına bağlı olarak da değişir. Dağların biçimindeki yerel değişiklikler, daha çok farklılığa yol açar. Sözgelimi, yamacın sarplığı, ne kadar suyun tutulduğunu yada suyun ne hızla akıp gittiğini belirler.
Belli bir kuşak, farklı enlemlerde farklı bir yükseklikte bulunduğu için, herhangi bir dağdaki bitki örtüsü kuşaklarının sayısı, dağın yüksekliğine ve konumuna bağlıdır. Ekvator’da dağ tundraları yalnızca en yüksek dağların tepelerinde bulunur; oysa ılıman kuşaklarda orta yükseltilerde, kutup bölgelerinde ise deniz düzeyine yakın yerlerde dağ tundrasına rastlanabilir. Kutuplara yakın yerlerde, dağlar ne yükseklikte olursa olsun bir tek bitki örtüsü (tundra) görülür; yada koşullar çok sertse, dağlar sürekli olarak buzullarla kaplı olabilir.
DAĞ HAYVANLARI
Hayvanlar yiyecek olarak sık sık da barınak olarak bitkilere bağımlı olduklarından, belli bir alanın bitki örtüsü, doğal olarak orada yaşayan hayvanları belirler. Sözgelimi orman horozunun (tetrao urogallus) beslenme rejimi çok gariptir: çam iğnesi yiyen ender hayvanlardan biridir. Bu yüzden de, genellikle çam ormanlarında yaşar. Bir hayvanın yaşadığı yükselti, yeğ tuttuğu bitki örtüsü kuşağına göre değişir. Güney Amerika’daki And dağlarında yaşayan ve yağmurkuşlarıyla akraba olan bir cins çulluk onların tersine, yüksek dağ tundrasının bitkileriyle beslenir. Ekvator’da, dağ tundralarının varabildikleri en üst yükseltide bulundukları ekvator dolaylarında, bu çulluk türüne 4 300 m’de rastlanır. Güney Amerika’nın en güney ucundaki kutup iklimli Ateş ülkesinde ise, bu kuşlar deniz düzeyinde yaşarlar.
Dağlarda yaşayan birçok büyük hayvan, mevsimler değiştikçe dağın daha yüksek yerlerine göçer yada aşağılara inerler. Sözgelimi yaz mevsiminde geyikler, kanada geyikleri (cervus canadensis) ve yaban koyunları yaylalarda otlarlar. Kışın bu otlar kalın bir kar tabakası altında kaldığı için, hayvanlar da yiyeceğin daha kolay bulunduğu, ayrıca rüzgardan korunmak için barınaklar bulabilecekleri daha düşük yükseltilere inerler. Bununla birlikte, karibular (Kuzey Amerika’ya özgü bir cins ren geyiği), rüzgarlar otlaklarındaki karı savurup atacak kadar güçlüyse, yüksek yamaçlarda kalırlar. Mevsimler değiştikçe yalnızca otçul hayvanlar değil, onlarla beslenen etçiller de göçerler. Dağ aslanları, kurtlar, tilkiler ve sansargiller (mustelidae) avlarının peşinden giderler. Az sayıda hayvan ise, inlerde yada karın altında kış uykusuna yatarak, kışın soğuğuna uymağa çalışır. Kış uykusuna yatan hayvanların başlıcaları ayılar, dağ sıçanları ve başka küçük memelilerdir.
DORUKLARDA YAŞAM
Belli bir yaşam kuşağındaki sözgelimi tundradaki koşullar, bu tundra ister Sibirya ve Kanada’nın kutup tundrası, ister Alpler’ deki yada Andlâr’ daki dağ, tundrası olsun, dünyanın her yerinde benzerlik gösterir. Benzer koşullar altında, benzer bitki örtüsü ve hayvan tiplerine rastlanır; çünkü bitkiler ve hayvanlar aynı çevre koşullarına uymak zorundadır. Kutup tundrasında yaşayan canlılar ise birbirlerine daha da çok benzerler, çünkü Kutup tundrası, binlerce kilometrekarelik iki geniş alandan oluşur.
Öte yandan, dağ tundraları kesintilidir ve deniz yüzeyinde yükselen adalara benzetilebilir. Doruklarda yaşayan tundra hayvanları, komşu dağın doruğundaki hayvanları hiç görmeyebilir yada onlarla hiç çiftleşmeyebilirler. Çünkü bunun için, aşağılardaki yaşamaya elverişsiz kuşaklara inmeleri gerekecektir. Kuşlarla çok büyük memeliler bu tür geziler yapabilirler ama, orta ve küçük boyda memelilerle birçok böcek ve öteki küçük omurgalılar, kendi dağlarının doruğunda tutsaktırlar. Bu durum, hayvanların kendi aralarında çiftleşmelerine ve bir dağ doruğuna, bir dağ vadisine yada belki bütün bir dağ dizisine özgü alt türlerin gelişmesine yol açar.
Bazı dağların doruklarında, eski jeolojik çağlarda çok yaygın olan bazı türlerin son üyeleri yaşarlar. Bunlara kalıntı türler denir. 10 000 yıl kadar önce, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın son büyük buzullaşma dönemi sona ermişti. O dönemde, tundra koşullarına benzer koşullara uymuş bitkilerle hayvanlar, buzulların kenarına yakın yerlerde yaşıyorlardı, iklim ılıklaşıp buzullar eridikçe, bu bitkilerle hayvanlar da, kıta buzullarının kuzeye doğru, yüksek dağ buzullarının da dağların yamaçlarından yukarı doğru çekilişini izlediler; buzulların peşinden gittiler. Aşağılardaki vadilerde, daha sıcak iklimlere özgü bitkiler ve hayvanlar ortaya çıktı. Ama Alpler gibi yüksek dağların üst yamaçlarında, bazı kalıntı türler yaşamlarını sürdürdüler.
Bugün doruklarda hem eskiden kalmış bu birkaç tür, hem de bu alanlara sonradan girmiş daha yakın zamanların türleri yaşar, birlikte, ilgi çekici topluluklar oluştururlar.
İnternetteki Kaynaklardan Yararlanılarak Derlenmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder